Sayfa Seç

07.11.2025 – Cuma Hutbesi – Mutluluk, Refah ve Sağlık: Amaç mı, Sonuç mu?

Elhamdülillah (Tanrı’ya övgüler olsun)

Eşhedü en la ilahe illa Allah vahdehu la şerike leh (Tanıklık ediyoruz ki Tanrı’dan başka tanrı yoktur, O tektir, ortağı da yoktur)

Bugün duymaya aşina olduğumuz 3 “şeyden” bahsedeceğiz. “Şey” Kelimesi yerine farklı farklı kelimeler getirmek mümkündür. 3 amaç da denilebilir 3 sonuç da denilebilir. Kimisi için şuan veya gelecekte bir put haline gelmesi dahi mümkündür. Bu 3 şey ise: mutluluk, refah ve sağlıktır.

Tarihten bugüne kadar çoğu din insanı tarafından sefil bir hayat sürmek çok süslü bir şekilde anlatıldı. Kendi vatandaşına zenginlik veremeyen Şeytan fakirliği çok güzel gösterdi. Şu an biliriz ki bu söylemlerin doğruluk payı yoktur. Ne hastalık güzeldir ne de bedbahtlık. Kişi doğruluğuna karşın çok sefil bir dönem geçirebilir, bu döneme arınma süreci veya kabul testi diyebiliriz fakat bu süreçten başarıyla geçen birisi için durumu eski haline hatta çok daha iyisiyle telafi edilir.

Kabul testinden geçen bir kişi artık Tanrı’nın Krallığındadır ve artık Şeytan’ın Krallığı ile ilişiği kesilmiştir. Anlayacağınız çifte vatandaşlık yoktur, iki taraf arasında bir seçim yapmamız gerekmektedir ve aklı olan her kişi nereyi seçeceğini çok iyi bilir. Tanrı’nın krallığı için şöyle diyoruz: Tanrı’nın Krallığı mükemmel mutluluk, mükemmel sağlık, mükemmel refah, mükemmel kafa rahatlığıyla nitelendirilir.

[10:64] Onlar için Ahirette olduğu gibi bu dünyada da sevinç ve mutluluk vardır. Bu, TANRI’nın değiştirilemez yasasıdır. İşte böyledir en büyük zafer.

Biz insanlar yapımız gereği sabırsızızdır ve yaptığımız bir şeyin sonucunu hemen görmek isteriz. Pek çok insan geleceğini düşünmeden yaşarken, bu hayattaki geleceği bile bir kenara bırakıp ölümden sonrası için çalışmak çok daha zordur ve bunu pek az kişi yapar. Tesadüf değildir ki Cennete de pek az kişi gidecektir. Tanrı insanların bu aceleciliğini bildiği için ve yapılan bir işin karşılığını yıllar sonra vermek istemediği için 3 şeyi ertelemeden bu dünyada vermeye başlayabilir. Bu aşamada iki tane soru sormak yerinde olacaktır. 1- Tanrı’nın Krallığına nasıl girilir? 2- Mutluluk, sağlık, refah nedir?

İlk sorunun, yani krallığa nasıl girileceğinin cevabı zaten tüm Kuran boyunca anlatılmaktadır. Kısa bir şekilde bahsedersek iman edip doğru bir hayat sürmek gerekmektedir. Diğer sorunun cevabı ise daha karmaşıktır. Mükemmel mutluluğun basit tanımı sıkça duyduğumuz Tanrı’ya teslimiyettir. Mükemmel sağlık ise Tanrı’nın iradesi ile meleklerin koruması altında olduğumuz sürece başımıza bir şey gelmemesidir. Refah kavramı da kişinin hayatını devam ettirebilmesi için sahip olması gerekenlerdir. Üstünkörü olarak cevapladığımız bu kavramların ikisini 2. hutbede detaylandıracağız inşallah.

Tanrı’ya tövbe edelim: Tuubu ila Allah

Elhamdülillah (Tanrı’ya övgüler olsun)

Eşhedü en la ilahe illa Allah vahdehu la şerike leh (Tanıklık ediyoruz ki Tanrı’dan başka tanrı yoktur, O tektir, ortağı da yoktur)

Mutluluğun somut bir şey olmadığı aşikardır, bu nedenle de yanlış yerlerde aranabilir ama şunu söylemek gerekir ki mutluluk hem içimizin en derinliklerinde hem de gökyüzünün en yükseklerinde bulunabilir. Yaşamı için minnettar bir kişi durmadan atan kalbi için mutludur, görmeyi seven birisi gökyüzünün mavisi için mutludur. Mutluluğu sürekli olarak gelecekte arayan bir kişi bugün sahip olduklarının değerini anlayamayacaktır.

Refah için de konuşmak zordur. Çünkü insanların ihtiyaç olarak tanımladıkları şeyler her dönem değişmektedir. Refahın belki en önemli alt başlığı olan zenginlik hakkında elçinin yaptığı tanımı özetlersek; ihtiyaç sahibi olmayan kişi zengindir, der. Kişi arabası olması gerektiğini söylerse artık arabaya ihtiyacı vardır ve araba sahibi olmadığı sürece fakir kalmaya devam edecektir. İnsan kendi ihtiyacını kendisi belirler. Kirada oturan birisi mükemmel refaha erişmemiştir demek Tanrı’ya haksızlık olacaktır. Kişinin ihtiyacı, sahip olduğu bir mülkse bu konuda fakirdir ama ihtiyacı olan şey güvenli bir meskense bu durumda gerçekten de zengindir.

Hutbenin başından itibaren bahsettiğimiz bu 3 şeyin, 3 amaç mı yoksa 3 sonuç mu olduğuna karar verelim: 3 amaç olarak tanımlarsak artık uğruna çalışmamız gereken hedef bu olur ve Kuran’ın eleştirdiği, zihnin sürekli bu hayat ile meşgul olma durumuna düşmüş oluruz. Uğruna çalışmamız gereken yer bu dünya değildir, Kuran günahın bedelinden kurtuluş için şunu söyler: (37:61) “Bu, her çalışanın, uğrunda çalışması gereken şeydir.” Eğer burası için çalışırsak Ahirette kaybetmiş olmanın yanı sıra bu dünyada da kaybederiz çünkü bu 3 şey ancak doğru kimselere verilecektir ve Kuran’ın buyruğuna uymayan kişi doğrulardan olamayacaktır. 3 sonuç olarak tanımlarsak da yaptığımız doğru işlerin bir karşılığı olarak Tanrı’nın armağanı olduğunu kabul etmiş oluruz ki bu durumda herhangi bir sıkıntı olmayacaktır.

Din adamları tarafından övülen sefaletin aslında doğru olmadığını, 3 sonucun doğrular için gerçekleşeceğini öğrenmek hepimizi heyecanlandırmıştır fakat bu heyecan asıl hayatın olduğu yeri unutmamıza yol açmamalıdır. Bunları istemek ayıp değildir yalnızca asıl isteğimiz bunlar olmamalıdır. İsa şunları söyler.

Matta 7:(7-11) “Dileyin, size verilecek, arayın, bulacaksınız, kapıyı çalın, size açılacaktır. Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır. Hanginiz kendisinden ekmek isteyen oğluna taş verir? Ya da balık isterse yılan verir? Sizler kötü yürekli olduğunuz halde çocuklarınıza güzel armağanlar vermeyi biliyorsanız, göklerdeki Babanızın, kendisinden dileyenlere güzel armağanlar vereceği çok daha kesin değil mi?

Namazı kılalım : Eqimus Salat

Hutbe: Eren

Yazar hakkında

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir