17.01.2025 – Cuma Hutbesi
1.HUTBE
Elhamdülillah, TANRI’ya övgüler sunuyoruz. Ve Eşhedü En La İlahe İlla Allah Vahdehu La Şerike Leh, Tanıklık Ederiz Ki TANRI’dan Başka tanrı Yoktur, O Tektir, Onun Ortağı Yoktur.
Bugünkü hutbemizin ilk kısmında TANRI’nın yaratışındaki kusursuz dengeden ve bizim bu dengeyi korumaktaki sorumluluğumuzdan bahsedeceğiz. TANRI, tüm varlığı kusursuz bir ahenk üzerine yaratmıştır. Bu ahenk, göklerde ve yerde apaçık görülmektedir. Rabbimiz kutsal kitabımızda şöyle buyurmuştur;
[55:7] O, gökyüzünü inşa etti ve yasayı oluşturdu.
[55:8] Yasayı çiğnemeyin.
[55:9] Adaleti tesis edin; yasayı ihlal etmeyin.
[55:10] O, yeryüzünü tüm yaratıklar için yarattı.
TANRI’nın bu emri, hem fiziki dünya için hem de sosyal ve manevi hayatımız için geçerlidir. Doğa, kendi içinde kusursuz bir dengeyle işlerken, bizim bu dengeyi bozacak eylemlerden sakınmamız gerekir. Tüm yaratılanlar, TANRI’nın bize emaneti olarak sunulmuştur ve biz, bu emaneti korumaktan sorumluyuz.
Rabbimiz, insanın doğaya zarar vermesiyle ortaya çıkan olumsuz sonuçları şöyle açıklar:
[30:41] İnsanların işlemiş olduklarından ötürü karanın ve denizin her yanına felaketler yayıldı. O, böylelikle bazı işlerinin sonuçlarını tatmalarına müsaade eder ki (doğru işlere) dönsünler.
Bu ayet, doğaya verilen zararın insanın kendi elleriyle gerçekleştirdiği hataların bir sonucu olduğunu açıkça ifade eder. Karada ve denizde ortaya çıkan felaketler, insanoğlunun olumsuz davranışlarının doğal sonucudur. Bu durum, bizlere yaptığımız hataları fark edip doğru yola dönmemiz için bir uyarıdır.
TANRI’nın yarattığı düzen, özenli bir şekilde korunmayı gerektirir. Doğada yaşanan bozulmalar, insanın bu sorumluluğunu ihmal etmesinden kaynaklanmaktadır. Her bir teslim olan, bu dengenin bir parçası olduğunu hatırlamalı ve görevinin bilincinde hareket etmelidir.
Bu sorumluluk, sadece bireysel bir çaba ile sınırlı kalmamalı, toplumsal bir şekilde ele alınmalıdır. TANRI bize kaynakları bolca bahşetmiştir, fakat bu kaynakların sınırsız olmadığını bilerek tüketmeliyiz. Doğaya zarar vermek, aslında kendimize zarar vermektir. Su, hava ve toprak gibi hayatın temel kaynaklarını korumak, TANRI’ya olan sorumluluğumuzun bir parçasıdır.
TANRI’nın bizden istediği, çevremize zarar vermekten sakınmamız ve bu emaneti gelecek nesillere eksiksiz ulaştırmamızı gerektirir. Bireysel hayatlarımızda bu dengenin bir parçası olarak yaşamak, toplumsal sorumluluğumuzun da önemli bir parçasıdır.
Doğa, sadece maddi kaynaklardan ibaret değildir; ruhsal dengenin de bir parçasıdır. TANRI, bize huzurlu bir yaşam için gerekli şartları sunmuşken, bu huzur ortamını bozmak, hem kendimize hem de topluma zarar verir. Bu nedenle, yaratılmış her şeye duyduğumuz saygı, imanımızın bir yansıması olmalıdır.
Tuubu İla ALLAH: TANRI’ya tövbe edelim.
2.Hutbe
Elhamdülillah, TANRI’ya övgüler sunuyoruz. Ve Eşhedü En La İlahe İlla Allah Vahdehu La Şerike Leh, Tanıklık Ederiz Ki TANRI’dan Başka tanrı Yoktur, O Tektir, Onun Ortağı Yoktur.
Hutbemizin ikinci kısmında, adalet ve doğruluğun bir teslim olanın hayatındaki önemi üzerinde duracağız. TANRI, adaleti emretmiş ve haksızlığı yasaklamıştır. Adalet, tüm toplumların temel direğidir ve her bireyin kendi hayatında uygulaması gereken en temel ilkedir.
TANRI buyuruyor ki:
Yalancı Şahitlik Yapmayın
[4:135] Ey iman edenler! Şahitlik ettiğiniz zaman kendinizin veya ana-babanızın yahut akrabalarınızın aleyhine bile olsa tümüyle adil olun ve TANRI’yı gözetin. Sanık ister zengin olsun ister fakir olsun, TANRI her ikisini de gözetir. Bu nedenle, kişisel arzularınıza göre yanlı davranmayın. Eğer saparsanız veya (bu buyruğu) önemsemezseniz, TANRI yaptığınız her şeyden tamamen Haberdardır.
Bu ayet, teslim olanların doğruluğunu, dürüstlüğünü ve adalet duygusunu öne çıkarır. Adalet, sadece bireysel bir davranış değil, toplumsal barışın ve uyumun temel şartıdır. Hiçbir çıkar, haksızlığa göz yummamızı haklı kılamaz.
[16:90] TANRI adaleti, bağış yapmayı ve akrabaları gözetmeyi savunur. Ve kötülüğü, ahlaksızlığı ve taşkınlığı yasaklar. Dikkate alasınız diye sizi aydınlatıyor.
Hayatımızın her alanında adaletin ve doğruluğun izinde hareket ettiğimizde, TANRI’nın rızasını kazanırız. Haksızlığa karşı durarak, hem kendi imanımızı hem de toplumu yükseltebiliriz. Toplumda adaletin tesis edilmesi, sadece bireylerin değil, aynı zamanda toplumsal kurumların da bu ilkelerle hareket etmesiyle mümkün olur.
Ayrıca, adaletin uygulanması için bilgeliğe ve sabıra ihtiyaç vardır. Aceleci kararlar adaleti zedeleyebilir. TANRI bize her konuda ölçülü olmayı ve her durumda çıkarılacak en doğru karara ulaşmayı öğütler.
Yalancı Şahitlik Yapmayın
[5:8] Ey iman edenler! Şahitlik ettiğiniz zaman tümüyle adil olun ve TANRI’yı gözetin. Bazı insanlarla olan çatışmalarınız sizi adaletsizlik yapmaya sevk etmesin. Tümüyle adil olun, çünkü bu daha doğrudur. TANRI’yı gözetin. TANRI yaptığınız her şeyden tamamen Haberdardır.
Adaletin ve doğruluğun hakim olduğu bir hayat, hem bireyler hem de toplumlar için huzurun anahtardır. Bu değerleri benimseyip yaygınlaştıralım ve TANRI’nın razı olduğu bir hayat sürelim.
Bunun yanı sıra, doğruluğun sadece sözde değil, fiiliyatta da hayatımıza yansıması gerekir. İşimizde, ailemizde ve toplumsal sorumluluklarımızda doğruluk ilkesinden sapmamız, bize TANRI’nın huzurunda onurlu bir hayatı sağlar. Adaletin kökleşmesi için toplumsal diyaloğun ve dayanışmanın da artması çok önemlidir.
Unutmayalım ki, TANRI adaleti, sadece bir emir değil, bir ahlaki sorumluluk olarak önümüzde koymuştur. Bu sorumluluğu hakkıyla yerine getirdiğimizde, huzur ve mutluluğun kapısı aralanacaktır.
Aqimus Salat: Namaz Kılalım
Hutbe: Yusuf
Son yorumlar