Sayfa Seç

1989 – Temmuz Ayı – Teslim Olanlar Perspektifi

1989 – Temmuz Ayı – Teslim Olanlar Perspektifi

İNSANLIK TARİHİNDE YENİ ÇAĞ

TANRI’YA İMAN EDEN HERKESE İLAHİ ÇAĞRI – YAHUDİLER, HRİSTİYANLAR, MÜSLÜMANLAR, HİNDULAR, BUDİSTLER, BAHAİLER, SİHLER VS. –

’Dinlerinizi Arındırın, Birleştirin, Tek Bir Hale Getirin.’’

Tanrı tüm dinlerin tüm insanlarına, tüm putları – İsa, Meryem, Muhammed, Buda ve azizler gibi güçsüz ‘’İnsan Faktörleri’’ni – unutmayı ve kendilerini YALNIZCA Yaratıcılarına adamayı emrediyor.

Ey tüm dinlerin insanları! Gelin hepimiz tek bir makul ilke üzerinde anlaşalım: Tanrı’dan başkasına tapmayacağız; O’nun yanına hiçbir put yerleştirmeyeceğiz ve rab olarak Tanrı’nın yanına hiçbir insanı koymayacağız… [Kuran 3:64]

Yahudilerin, Hristiyanların, Müslümanların, Hinduların, Budistlerin, Zerdüştlerin vs. ortak bir yönü var: Hepsi de Tanrı’ya inanıyorlar.

Bu dinler arasındaki ayrılıkları ve kavgaları yaratan tek şey, Muhammed, İsa, Meryem, İmamlar, Azizler vb. gibi İNSAN FAKTÖRLERİ ile özdeşleşmeleridir. “Benim Muhammed’im senin İsa’ndan daha iyidir” gibi imalı ifadeler, çeşitli dinlerin takipçileri arasındaki tüm nefret ve savaşların kaynağıdır.İronik bir şekilde, farklı gruplar tarafından putlaştırılan insan faktörlerinin kendileri, putlaştırılmayı asla istemedi. Aksine, onlar bir ve aynı olan şu mesajı vaaz ettiler: ‘’YALNIZCA Tanrı’ya tapacaksınız.’’ Takipçilerinin kendilerini putlaştırmasını özellikle engellediler.

Dinle, Ey İsrail! Tanrımız Rab Tek Tanrı’dır! Bu yüzden Tanrınız Rabbe tapacaksınız, bütün yüreğinizle, bütün ruhunuzla, bütün aklınızla ve bütün gücünüzle. [Yasa’nın Tekrarı 6:4-5]
Bana “Rab” diyenlerin hiçbiri Tanrı’nın krallığına giremeyecek, sadece göklerdeki Babam’ın isteğini yerine getirenler girebilecektir. O gün geldiğinde, birçokları bana yalvaracak: “Ya Rab, ya Rab, senin adınla peygamberlik etmedik mi? Onun gücüyle cinleri kovmadık mı? Senin adınla pek çok mucizeler yapmadık mı?”O zaman onlara ciddiyetle şunu bildireceğim: “Sizi hiç tanımadım. Gözümün önünden kaybolun, sizi kötülük edenler!”[Matta 7:21-23]
İsa o zaman şöyle dedi: “Bana yapışmayın, çünkü ben henüz Baba’ya yükselmedim. Tersine, kardeşlerime gidin ve onlara, ‘Ben Babam’a ve Babanız’a, benim Tanrım’a ve sizin Tanrınız’a yükseliyorum’ deyin!”  [Yuhanna 20:17]
Diriliş Günü’ne kadar kendilerine karşılık veremeyen ve onların çağrılarından tamamen habersiz olan yaratıkları Tanrı’nın yanında putlaştıranlardan daha kötü kim vardır? İnsanlar (Yargı Günü’nde) toplandığı zaman, onlar onlara düşman olacak ve putperestliklerini sahiplenmeyeceklerdir. [Kuran 46:5-6]

Tüm insanları tek bir dinde birleştirmenin mantıksal neticesi, kendimizi Yaratıcımıza adamamızdır. Hepimiz Tanrı’yı evrenin Yaratıcısı, Sağlayıcısı ve Sürdürücüsü olarak tanıyoruz. Üzerinde durduğumuz ortak zemin budur. O halde insanlığı bu ortak zemin temelinde birleştirmek için aramızda bu hayati anlaşmaya varmamız gerekmez mi?

Ortak zeminimizi terk ettiğimizde, Yaratıcımıza itaatsizlik ettiğimizde ve O’nun YALNIZCA Tanrı’ya tapınmayı vaaz eden elçilerine ve azizlerine isyan ettiğimizde, kendimizi burada ve sonsuza dek mükemmel bir hayattan mahrum bırakırız. Aynı zamanda o taparcasına çok sevdiğimiz putlara da yabancılaşmış ve onlara karşı çıkmış oluruz. Matta 7:21-23’te İsa Mesih’in kendini putlaştıranları nasıl reddettiğine ve Kuran’ın 46:4-6’da bu fikri nasıl doğruladığına dikkat edin.

Evrensel Birliğin Bedeli Nedir?

Kişinin miras alınan geleneklere karşı tarafgirliği Cenneti feda etmeye değer mi? Kişinin kişisel tarafgirlikleri, bu dünyada ve sonsuza dek sürecek mutluluğumuzdan vazgeçmeye değer mi? Kişinin kabilesel ya da ulusal tarafgirliklere tutunması, dünyaya hâkim olan tüm savaşlara, nefrete ve düşmanlıklara değer mi?

Peygamberlerimizi ve azizlerimizi kendi iradeleri dışında putlaştırmaktan kaçınarak evrensel birliğe ulaşabilir, büyük acı ve ıstıraplardan yakamızı kurtarabiliriz.

Eski Ahit, Yeni Ahit ve Son Ahit’ten her zaman TEK BİR DİNİN olduğunu ve olacağını öğreniyoruz. Yasa’nın Tekrarı 6:4-5, Markos 12:29 ve Kuran 3:18’i karşılaştırdığımızda, İlk Buyruğun tüm kutsal yazılarda bir ve aynı olduğunu görürüz:

YALNIZCA Tanrı’ya tapın. Kendinize Tanrı’dan başka tanrı edinmeyin.

’İslam’’ın Anlamı

Tanrı’nın onayladığı tek din “İslam”dır. Başka bir dini uygulayan kişi, Tanrı tarafından, doğru uygulamalarının tümü boşa çıkan bir kâfir olarak yargılanır (39:65).

“İslam” kelimesinin İngilizce/Türkçe karşılığı “Submission/Teslimiyet”tir. Dolayısıyla, “İslam” bir isim değildir. Kişinin Tanrı’ya teslimiyetinin bir tanımıdır. Tanrı’ya tapmak ve tapınmayı YALNIZCA O’na adamak İslam’dır ve bu kriteri karşılayan herkes “Müslüman”dır. Dolayısıyla, kişi Müslüman bir Yahudi, Müslüman bir Hıristiyan, Müslüman bir Budist, Müslüman bir Hindu ya da Müslüman bir Müslüman olabilir (2:62, 3:113, 5:69).

Tek Din

Tanrı’nın Son Ahit’i olan Kuran, bize kesin ifadelerle şunu bildirir,

Tanrı’nın kabul ettiği tek din İslam’dır. [3:19]

Aynı şekilde 3:85 ayetindeki bildiri de açıktır:

Kim din olarak İslam’dan başkasını ararsa, ondan asla kabul edilmeyecek ve o, Ahirette kaybedenlerle birlikte olacaktır.

Tanrı Bu İlanı Destekliyor

Tüm insanlar için tek bir dini ilan etme fikri benim kişisel temennim değil; bu, Tanrı’nın tasarlanmış ve mükemmel zamanlanmış bildirisidir. Dolayısıyla Tanrı’nın desteğine sahip bir fikirdir. Şimdiki ve yeni nesillerin akılları ve kalpleri bu fikre açık hale getirilecektir. Tanrı, samimi kullarının dünyanın her yerinde bu ilahi öneriyi benimsemek, savunmak ve yerine getirmek için ayağa kalkmasını sağlayacaktır.

İsmimiz, Dünyanın Her Yerinde, Bir ve Aynı Olmalı: ‘’BİRLEŞMİŞ İSLAM ULUSU’’

Ulusumuzun, gerçek Müslümanların, Tanrı’nın hakikatini ve bu hakikati desteklediklerini ilan etmek üzere bir örgüt veya toplum kurmak istediklerine dair çeşitli ülkelerden bir dizi mektup aldım. İnananlarla istişare ettikten sonra, “TEK TANRI/TEK KİTAP/TEK ULUS” sloganıyla kendimizi “Birleşmiş İslam Ulusu” olarak adlandırmaya karar verdik.

Tanrı’nın Antlaşma Elçisi: Neden?

Kuran bize, 5:14-16, 14:1, 33:43, 57:9 ve 65:11 ayetlerinde Tanrı’nın Antlaşma Elçisi’nin (3:81) temel fonksiyonunun ‘’İMAN EDİP DOĞRU BİR HAYAT SÜRENLERİ’’ karanlıklardan aydınlığa çıkarmak olduğunu bildirir.

Dolayısıyla, Tanrı’nın ‘’İMAN EDİP DOĞRU BİR HAYAT SÜRENLERİ’’ kurtarmak için Kendi Antlaşma Elçisi’ni göndermesi O’ndan merhamet ve lütuftur. Lütfen yukarıda sıraladığımız ayetleri ve ayrıca Muslim Perspective’in Haziran sayısını (3. Sayfayı) dikkatlice okuyuz.

Açıkça görülüyor ki, iman edip doğru bir hayat sürmeye karar verdiğimizde, hala karanlıkta olabiliriz.  İman edip doğru bir hayat sürmemize rağmen, Kuran bize karanlıkta kalmaya devam edebileceğimizi öğretir.  Bu, biz gerçek Müslümanların yaşadığı bir deneyimdir.  İman edip doğru bir hayat sürdük, ancak tüm uygulamalarımız – günlük iletişim duaları (Namaz), zorunlu bağış (Zekat), oruç, Hac vb. – yanlıştı.  Bunun üzerine Tanrı, Kendi Antlaşma Elçisini bu zamanda göndermeyi irade etti ve böylece bizi karanlıklardan aydınlığa çıkardı.  Tanrı’nın lütfuyla, biz artık doğru Namazı, doğru Zekâtı, doğru orucu, doğru Haccı vb. yerine getiriyoruz.

Tüm övgü ve teşekkürler Tanrı’ya olsun.

Tanrı’dan Gelen Muazzam Hediye Şunu Gösteriyor:

HADİS & SÜNNET: PEYGAMBERE KARŞI TEHLİKELİ YALANLAR

Çağdaş bir Sahabe olan Lulu Maknun şunu yazıyor:

‘’REŞAD HALİFE’NİN 40 HADİSİ’’

Muhammed Peygamber Öldü ve Kendini Savunamaz

Ancak Ben Yaşıyorum ve Kendimi Savunabilirim

13-16 Haziran 1989 Kanada ziyaretim sırasında, Alaska’nın San Juan Limanı’ndan arkadaşım Lulu Maknun tarafından kaleme alınmış ve kendisi tarafından Reşad Halife’nin Kırk Hadisi olarak tanımlanan bir el yazması buldum. Başlangıçta, Lulu’nun el yazmasında yer alan ve görünüşe göre tehlikeli olan yalanlar karşısında tamamen şok oldum ve öfkelendim. Ama artık Lulu açıklayıp özür dilediğine göre, bu olayın büyük bir ders ve Yüce Tanrı’nın harika bir hediyesi olduğunu anlıyorum. Çünkü bu, Tanrı’nın elçisinin sözlerinin iyi niyetli ve samimi dinleyiciler tarafından bağlamından nasıl koparılabileceğini en esaslı şekilde göstermektedir. Burada Hadis ve Sünnet’in çirkinliğini ve Muhammed Peygamber’e karşı küfürden başka bir şey teşkil etmediğini göstermek için sadece birkaç örnek vereceğim. Konuyu açmak için Lulu’nun ifadelerini klasik Hadisçi bakış açısıyla ele alalım:

1 Numaralı Örnek

Ünlü Sahabe Lulu Maknun, Tanrı ondan razı olsun, şöyle dedi: “Tanrı’nın elçisi Reşad Halife’nin şöyle dediğini duydum: ‘Kimseye zarar vermediğiniz sürece zina caizdir.’ “

Tehlikeli Bir Yalan

Zina konusundaki görüşlerim Kuran çevirimde belgelenmiştir.

2 Numaralı Örnek

Ünlü sahabe Lulu Maknun, Tanrı ondan razı olsun, şöyle dedi, “Tucson Mescidi’nde, Şafak Namazını (Salat Al-Fecr) güneş doğduktan sonra kılarlar.”

Tehlikeli Bir Yalan

Lulu’nun bu bilgiyi nereden aldığını bilmiyorum ama Tucson Mescidi’ne aşina olan herkes bilir ki, Şafak Namazı HER SABAH güneş doğmadan önce yerine getirilir.

Muhammed Peygamberin sözde Hadisi 200 yıl sonra yazıldı, ölülerin sekiz nesli geçtikten sonra. Tanrı böylece bize, çağdaş Sahabenin bile Tanrı’nın elçisini yanlış anlayabileceğini öğretiyor. SADECE Kuran’a sarılmalıyız.

TEFEKKÜR ETME ZAMANI

Feroz Karmally’den

Bir nebze olsun samimiyeti olan en ateşli muhaliflerin bile bunun üzerinde tefekkür etmesi gerekiyor.

1 Numaralı Gerçek

Tanrı’nın Antlaşma Elçisi

Kuran, Tanrı’nın Antlaşma Elçisi’nin geleceğini önceden haber veriyor.

Pickthall’ın çevirisine göre:

Allah, peygamberlerle (Kendi) antlaşmasını yaptığında (O şöyle demişti): Bakın, size Kutsal Yazı ve ilimden verdim. Daha sonra size, elinizdekileri tasdik eden bir elçi gelecektir. Ona inanacaksınız ve ona yardım edeceksiniz. Dedi ki: Kabul ediyor musunuz ve bu konudaki ağır yükümü üstlenecek misiniz? Cevap verdiler: Biz de katılıyoruz. Dedi ki: O halde şahit olun. Ben de sizinle birlikte şahitlik edeceğim. [3:81]

2 Numaralı Gerçek

Bu Kuranî gerçeği reddeden kişi artık Müslüman değildir. [3:82-85]

3 Numaralı Gerçek

Muhammed: o Peygamberlerden Biri

Hani peygamberler ile antlaşma yapmıştık, sen dahil (Muhammed) ve Nuh, İbrahim, Musa ve Meryem oğlu İsa ile. Onlarla ciddi bir antlaşma yaptık. [33:7]

Tanrı’nın Antlaşma Elçisi’nin Muhammed olmadığı gayet açıktır; bu elçi, Muhammed dahil tüm peygamberlerden sonra gelmektedir.

Kim Bu Elçi?

Eğer Muhammed’den sonra gelecek olan bir elçiyi kabul edebiliyorsanız – ki Kuran’a inanıyorsanız bunu yapmalısınız – bu elçi kim olabilir? Kuran 3:81’de bu elçinin Kutsal Yazı’yı doğrulayacağını belirtir. Doğrulama kabul etme anlamına gelmez, çünkü herkes Kuran’ın Tanrı’dan geldiğini kabul edebilir. Dolayısıyla doğrulama, kanıtlama anlamına gelir. Ve mümkün olan tek bilimsel kanıt, Reşad Halife aracılığıyla ortaya çıkan mükemmel ve itiraz edilemez Matematiksel koddur.

4 Numaralı Gerçek

Samimiyetsizler İlahi Olarak Engellenirler

17:45, 18:57 ve 56:79 ayetleri, samimiyetsiz araştırmacıların Kuran’a erişiminin yasak olduğunu açıkça belirtmektedir; onlar onu anlayamazlar. Sadece samimi arayanların Kuran’a erişmesine izin verilir (41:44). Reşad Halife, tarihte ilk kez Kuran’ı fiziksel matematiksel delillerle doğruladı. Kuran’a göre onun, Tanrı’nın iradesi dışında Kuran’ın en büyük sırrını ortaya çıkaran bir sahtekar olması mümkün değildir.

5 Numaralı Gerçek

Reşad Halife Tüm Kriterleri Karşılar

(1) Çok sayıda çürütülemez kanıt sunmuştur, (2) yalnızca Tanrı’ya tapılmasını savunmaktadır ve (3) bu işten hiçbir zaman para kazanmamıştır.

Yazar hakkında