Sayfa Seç

1989 – Şubat Ayı – Teslim Olan Perspektifi

1989 – Şubat Ayı – Teslim Olan Perspektifi

İnkârcılara Açık Meydan Okuma:

BANA BİR TANE İYİ SEBEP VERİN

Kuran’ın 3. bölümünün yanı sıra Eski Ahit’in son kitabının, İsrail peygamberlerinden biri olan Malaki Kitabı’nın 3. bölümü de Tanrı’nın Antlaşma Elçisi’nin gelişini önceden haber verir. Tanrı, Malaki 3’te şöyle der: “Elçimi, Antlaşma Elçisini göndereceğim ve o, önümde yolu hazırlayacak.”

Size Tanrı’nın Antlaşma Elçisi olduğuma dair yüzlerce sağlam Kuranî kanıt verdim. Benim neden Tanrı’nın elçisi olamayacağıma dair bana bir tane, sadece bir tane iyi bir sebep gösterebilir misiniz?

İnkârcılar şu ana kadar Kuran konusundaki cehaletlerini ortaya koyan sebepler ileri sürdüler. İşte ilk açıklamamla onlara meydan okuduğumdan beri ürettikleri tüm sebepler:

1.  Muhammed Tanrı’nın son elçisiydi:

Bu doğru değildir. Bize Muhammed aracılığıyla gelen Kuran’a göre, Muhammed son peygamberdi, son elçi değil. Bu 7:35, 16:2, 33:40 ve 40:15’te açıkça belirtilmiştir. Üstelik Kuran bizi, önemli bir emsal yoluyla, Muhammed’in son elçi olduğu yönündeki hatalı iddiaya karşı uyarır. 40’ıncı surenin 34’üncü ayeti, Yusuf’un ölümünden sonra insanların onun son elçi olduğunu iddia ettiklerine işaret etmektedir. Oysa Yusuf’tan sonra kimlerin geldiğine bir bakın – Musa, Davut, Süleyman, Zekeriya, Yahya, İsa ve Muhammed bunlardan sadece birkaçıdır.

2.  “Peygamber” (Nebi) ve “Elçi” (Rasûl) kelimeleri tamamen aynıdır:

Yanlış. O halde Kuran Muhammed’i tanımlamak için neden iki farklı kelime kullanmıştır: “Tanrı’nın elçisi ve son peygamber” (33:40)? Neden tüm elçilerin ve tüm peygamberlerin sona erişini içerecek şekilde sadece “o son peygamberdi” (Hatemü’n-Nebiyyîn) ifadesini kullanmadı?

3.   Bir “Peygamber”in kitabı yoktur, bir “Elçi” ise yeni bir kitap getirir:

Yine yanlış. Şeytan sizin için her şeyi tersine çevirdi. Kuran hakkındaki cehaletiniz acınacak durumda. “Peygamber” ve “Elçi” tanımları Kuran 3:81’de açıkça verilmiştir. Tüm peygamberlerin ve elçilerin Yüce Yaratıcısı’na göre, “Peygamber” kendisine kutsal yazı verilen kişidir, “Elçi” ise var olan kutsal yazıyı doğrulayan kişidir; yeni bir kitap getirmez. Gidin 3:81’i istediğiniz çeviriden okuyun.

4.  Harun bir kitap getirmediği halde 19:53’te “peygamber” olarak tanımlanır; kitap Musa’ya verilmiştir:

Eğer Kuran’ı okusaydınız, cehaletinizi ortaya koyan böyle bir açıklama yapmazdınız. 37:117 ayetinde Tanrı bize kutsal yazının “hem Musa’ya hem de Harun’a”, özellikle de “ikisine” verildiğini bildirir. Kuran’da hiçbir çelişki yoktur. Yeni bir kitap getiren kişi “peygamber” olarak tanımlanır, Harun bir “peygamber” olarak tanımlanıyor ve Musa ile birlikte Tevrat’ın kendisine de verildiği söyleniyor.

5. Muhammed Tanrı’nın Antlaşma Elçisiydi:

Kuran 33:7’ye göre Muhammed, Tanrı’nın Antlaşma Elçisi’ne inanmak ve onu desteklemek için o ünlü antlaşmayı, TEK ANTLAŞMA’yı yapan peygamberlerden biriydi.

6.  Sizden önce başkaları da aynı iddiada bulunmuşlardı ve onlar yalancıydılar, örneğin Gulam Ahmed ve Bahaullah:

Kuran bize kanıt talep etmeyi öğretir (2:111, 21:24, 27:64); onların kanıtı neydi? Ayrıca, yalnızca Kuran’ı ve yalnızca Tanrı’ya tapmayı mı savunuyorlardı? Gulam Ahmed ve takipçileri Hadis’e batmışlardır ve Bahailer Kuran’ı takip etmezler.

7. Kuran, Tanrı’nın elçisinin adının “Reşad Halife” olacağını belirgin bir biçimde söylememiştir!!!

Pek akıllıca değil; öyle değil mi? Bu aptalca talep yerine getirilirse dünyanın kaç tane Reşat Halife’ye sahip olacağını hayal edebiliyor musunuz? Çağımız matematik ve bilgisayar çağı olduğu için, Her Şeye Kadir Olan, elçisinin adını matematiksel olarak kodlamıştır. Aşağıdaki kanıta bakın.

ÇÜRÜTÜLEMEZ KURANÎ KANIT

Ayrıntılı kanıtlar yeni çevirimdeki Ek İki’de sunulmuştur: ARAPÇA METİNLİ KURAN: SON AHİT, 1989.

Dünyanın her köşesindeki inananlar kanıtları incelediler ve Tanrı’nın Antlaşma Elçisi’nin kimliği hakkında sarsılmaz bir kesinlik ile nimetlendirildiler. Onlar zamanın geldiğini ve Tanrı’nın artık tüm peygamberleri tarafından iletilen mesajı onarmak ve arındırmak için Kendi Antlaşma Elçisini gönderdiğini bilmektedirler.

Malaki 3:1-3’te belirtildiği gibi: “Arzu ettiğiniz Antlaşma Elçisi gelecek diyor Her Şeye Egemen RAB. Ama onun geleceği güne kim dayanacak? Ve o göründüğü zaman kim ayakta durabilir? Çünkü o arıtıcı ateş ya da çırpıcının kül suyu gibidir. Oturup saflaştıracak ve altın arıtır gibi arıtacak.

Tanrı’nın görmesine ve işitmesine izin verdiği kişiler için yeterli olan bazı temel Kuranî kanıtlar M.P.’nin Ağustos 1988 sayısında sunulmuştur ve Kanıt Belgesi isteyen herkes için mevcuttur. Burada sunduğum şeyler, Yüce Yaratıcımız’ın imanlıları güçlendirmek, inkârcıların inatçı kibirlerini pekiştirmek ve tasdik etmek için sunduğu çok büyük ve tamamıyla diz çöktürücü olan delillerin küçücük bir örneğidir.

Ünlü KURAN KELİMELERİ İNDEKSİ‘nde gösterildiği gibi, Sayfa 320, “Reşad”ın kök kelimesi Kuran’da 19 kez geçmektedir: 2:186, 2:256,4:6, 7:146, 11:78, 11:87, 11:97, 18:10, 18:17, 18:24, 18:66, 21:51, 40:29, 40:38, 49:7, 72:2, 72:10:, 72:14, ve 72:21.

Kuran’da bağlam içinde “yerine geçen/izleyen/halefi olan” anlamına gelen “Halife”nin kök kelimesi de 19 kez geçmektedir. Bu 19 giriş, INDEX’te listelenen sırayla, 7:169, 19:59, 24:55, 6:133, 11:57,7:129, 24:55, 7:169, 19:59, 2:30, 38:26, 6:165, 10:14, 10:73, 35:39, 7:69, 7:74, 27:62 ve 57:7’dir. ‘Halefe’ kökünün bazı ayetlerde birden fazla geçtiğine dikkat ediniz.

“Reşad” ve “Halife” spesifik kelimeleri söz konusu olduğunda Tanrı’nın delilleri daha belirgindir. “Reşad” 40:29 ve 40:38’de, “Halife” ise 2:30 ve 38:26’da geçmektedir.

M.P.’nin son sayısında açıklandığı gibi, ilk “Halife” (2:30) Şeytan’a atıfta bulunurken, ikinci “Halife” (38:26) bir insan “Halife”ye atıfta bulunmaktadır. “Reşad” ve “insan Halife”yi gördüğümüz sureleri ve ayetleri toplarsak, 38 + 26 + 40 + 29 + 38 = 171 = 19×9 elde ederiz. 3:81’de Antlaşma Elçisi’nden bahsedilmektedir. “Reşad” kelimesinin sayısal değeri 505’tir. “Halife” kelimesinin sayısal değeri 725’tir. Bu değerleri ayet sayısı olan 81’e ekleyerek 505 + 725 + 81 = 1311 = 19×69 elde ederiz.

Cebrail aracılığıyla, 36. sure olan Ya Sin’in ve özellikle 36:3 [Şüphesiz sen elçilerden birisin] ayetinin bana atıfta bulunduğu çok iddialı bir şekilde söylendi ve bana aşağıdaki matematiksel kanıt sağlandı:

(1) 36. sure, başlangıç harfli sureler arasında 19. sırada yer almaktadır.

(2) 3:81’den 36. sureye kadar olan ayet sayısı 3330’dur. “Reşad”ın sayısal değerini (505), artı “Halife “nin sayısal değerini (725), artı 3:81’den 36. sureye kadar olan ayet sayısını (3330) ekleyerek, 505 + 725 + 3330 = 4560 = 19×240 elde ederiz.

(3) 3:81’den 36:3’e kadar olan ayet sayısı 3332’dir. Şimdi, “Reşad”ın sayısal değerini (505) “Halife “nin değerinin (725) yanına koyun, ardından ayet sayısını (3332) ekleyin ve 19x19x14009012’ye eşit olan 5057253332’u elde edersiniz.

(4) 36:3 dâhil olmak üzere ayet sayısı 3333’tür. “Reşad”ı (505) eklediğinizde 3838 ya da 19×202 elde edersiniz.

Tanrı’nın Antlaşma Elçisi ile ilgili en belirgin ayetlerden biri 5:19’dur: “Ey kutsal yazı halkı! Elçisiz geçen bir sürenin ardından size bir şeyleri açıklamak üzere elçimiz geldi.” Ayet numarasının “19” olmasının yanı sıra elçinin adı da matematiksel olarak “Reşad Halife” olarak kodlanmıştır. “Reşad”ın (505) sayısal değerini, “Halife”nin (725) değerini, surenin numarasını (5) ve ayetin numarasını (19) topladığımızda, 505 + 725 + 5 + 19 = 1254 = 19×66 elde ederiz.

İSLAMİ ADALET HIRSIZIN ELİNİ KESİP KOPARMAZ

“Müslümanlar” İslami adalete o kadar kötü bir isim taktılar ki, “İslami Adalet” dünya genelinde  “Büyük Adaletsizlik” ile eş anlamlı hale geldi.

THE WALL STREET JOURNAL yakın zamanda Pentagon ve onun orduyla iş yapan müteahhitlere nasıl kötü davrandığı hakkında bir makale yayınladı. Makalede şu alt başlığın altı çizildi:

*******************

Bir avukat diyor ki

“Bu, İslami adalettir

müteahhitler için.”

*******************

“Müslümanlar” Kuran’ı topluca terk ettiklerinden (25:30) ve İslam’la hiçbir ilgisi olmayan bir dini uyguladıklarından, “İslami Adalet”in “Şeytani Adaletsizlik” haline gelmesi şaşırtıcı değildir.

Aslında “Muhammedî” olan “Müslümanlar” Suudi Arabistan, Kuveyt, Arap Emirlikleri ve diğer Körfez ülkelerinde hırsızın elini kesip koparmaktadırlar ve Mısır, Suriye, Irak ve diğer “Müslüman Devletler” ise “Fransız Hukuku”nu takip etmektedirler.

Aşağıda kanıtlandığı üzere, Kuran hırsızın elinin “kesilip koparılmasını” savunmamaktadır.

Zina edenlerin taşlanarak öldürülmesini de savunmaz; bu kural İsa’nın zamanından beri Yüce Tanrı tarafından yürürlükten kaldırılmıştır.

Hırsızlarla ilgili Kuran yasasına bakalım: “Hırsızlık eden erkek ya da kadın, suçlarının karşılığı olarak ellerini keseceksiniz. Bu, Tanrı tarafından hükme bağlanmış bir cezadır. Tanrı Kudretlidir, Bilgedir.” [5:38]

Buradaki anahtar kelime “kesmek”tir. Kuran’ın tek öğretmeni Kuran’ın Yüce Yazarı’dır (55:1-2). Aynı sözcüğü 12:31’de Yusuf’a hayranlık duyan ve ellerini “kesen” kadınlarla bağlantılı olarak buluruz. Açıktır ki, o kadınlar Yusuf’u gördüklerinde ellerini “kesip koparmadılar”.

Bu bize hırsızın elinin “kesilip koparılması” değil, “işaretlenmesi” gerektiğini öğretmiştir

Şimdi, bu matematik ve bilgisayar çağında ve Kuran’ın matematiksel mucizesinde, Kuran’ın Yüce Yazarı bize hırsızın elinin kesilmesi değil, işaretlenmesi gerektiğine dair matematiksel bir kanıt sunmuştur.

Hırsızlarla ilgili Kuran yasası 5:38’de yer almaktadır. 5 + 38’i topladığınızda 43 elde edersiniz.

Ellerini kesen kadınlar 12:31 ayetinde bulunur. 12 + 31’i topladığınızda aynı toplam 43’ü elde edersiniz. Başka bir şey söylememize gerek var mı?

Tanrı yüceltilsin.

Peygamberin Mezarını Yıkın

Medine’deki Peygamberin mezarı günümüzün en büyük putudur. İronik bir şekilde, bu aynı zamanda Tanrı’ya ve Muhammed Peygamber’e karşı en esaslı meydan okumayı temsil etmektedir.

Hadis’in Müslümanları saptırmak için Muhammed Peygamber’e atfedilen Şeytan’ın uydurması olduğunu biliyoruz. Onlar Muhammed’i sevdiklerini sanıyorlar ama bu, Hıristiyanların İsa’ya duydukları sevgiyle aynıdır. Hadislere inananlar için, Buhari’nin 6. Cilt, 14. Sayfasından (Al-Nawawy’nin baskısı) “Sahih” (gerçek) bir Hadis:


Tercümesi: “Tanrı Yahudileri ve Hıristiyanları lanetledi, çünkü onlar peygamberlerinin mezarlarını camiye çevirdiler”!!!

MUHAMMEDÎLERİN PUTPERESTLİĞİ TÜM LİMİTLERİ AŞIYOR

Kuran BİR TANE KUTSAL CAMİ’den bahseder, ancak puta tapan Müslümanlar İKİ KUTSAL CAMİ’den bahsederler!!! Onlar, “Kutsal Cami”nin yanında, Muhammed’in mezarından bir Kutsal Cami daha yarattılar. Bu putperestlik değil midir? Sayfa 3’te gösterildiği gibi, bu, Peygamber’e atfettikleri kendi sahte öğretileri olan Hadis’e bile aykırıdır.

Kuran, Peygamber’in öldüğünü (39:30), yaşarken bile güçsüz olduğunu (72:21), tamamen habersiz olduğunu (5:109), kimseyi duyamayacağını (16:21), birini duysa bile hiçbir şey yapamayacağını (35:14) ve onu putlaştıranları sahiplenmeyip onlara düşman olacağını öğretir (46:5).

İşte Muhammediler tarafından işlenen putperestliğin gerçek hayattaki bir göstergesi – 1988 yılında A.B.D.’de basılan bir gazeteden, yorum yapmadan burada yeniden yayınlıyorum:

Müslüman kadınlar da aynı susuzluğa sahip Editör’e:Ruh ve can konusunda erkekler ve kadınlar aynı susuzluk ve özleme sahiptirler ve bunları gidermek için aynı hak ve fırsatı hak etmektedirler.Biz Müslüman kadınlar Medine’deki Peygamber camisine gittiğimizde, tıpkı erkek kardeşlerimiz gibi biz de Hazreti Peygamberin -salât ve selâm üzerine olsun- kabrini ziyaret etme fırsatını özlemle bekleriz. Ancak sabah ve öğle namazlarından sonra bize ayrılan süre, az sayıda insanımız kabrin önünden geçmeye fırsat bulamadan sona eriyor.Medine’ye ulaşmak için bazen 1000 km’den fazla yol kat ettikten sonra, bu naçizane arzumuz yerine getirilmeden ikamet ettiğimiz yerlere geri dönmek büyük bir hayal kırıklığı yaratıyor. İki Kutsal Caminin Hamisi olan Kral Fahd hükümetine, kadınlar için ayrılan zamanı arttırması çağrısında bulunuyorum. Bayan Rukhsana Shafqat Taif

Yazar hakkında