
14.03.2025 – Cuma Hutbesi – Kibrin Tuzağından Arınmak ve Tanrı’nın Hoşnutluğunu Kazanmak

- KISIM
Elhamdülillah: TANRI’ya övgüler olsun.
Ve eşhedü en la ilahe illa ALLAH vahdehu la şerike leh: Şahitlik ediyoruz ki o tek Tanrı’dan başka tanrı yoktur, O tektir, O’nun ortağı yoktur.
Bizler hiçlikten geldik, bunu sürekli kendimize hatırlatmalıyız.
[52:35] Onlar hiçlikten mi yaratıldılar? Onlar mı yaratıcı?
Ruhun tek başına güçsüz varlık olduğu, bir şey elde edemeyeceği, Tanrı’nın yaratma gücü ile var olduğumuz aşikâr. Kendimize ait herhangi bir gücümüz, üstünlüğümüz yoktur. Ama ne yazık ki ruhun yapısında şu özellik vardır: Bir şey olabilme arzusu veya bir şey olma düşüncesi. Bu fikir ile güç elde edildiği zaman ego ve kibir devreye giriyor. Bu da bizi en düşük noktaya taşır.
Bu yüzden bizim bu fikirden, bu düşünceden arınmamız gerekir. Kendimizi zannettiğimiz kişilikten arındırmadığımız sürece bir şeyler olma hevesi bizde hüküm sürecek; hep “bir şeyler” olmak isteyeceğiz. Doğru olan tırnak içinde “bir şey” olmak değildir, doğru olan arınmaktır.
Aslında Rabbimiz bunu Kuran’da birçok ayette bizlere anlatıyor. Hatta ana temel nokta da bunu bize gösteriyor. Şeytan örneği bize açık şekilde ifade ediyor. İblis’in elde ettiği güç, mevki ve makam sonrasında tanrı olma düşüncesi bunu gösteriyor.
[7:12] Dedi ki “Sana emir verdiğimde seni secde etmekten ne alıkoydu?” O da “Ben ondan daha iyiyim; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan” dedi.
[15:33] Dedi ki “Ben, çömlekçi çamuruna benzer yıllanmış balçıktan yarattığın bir insanoğlunun önünde secde etmem.”
İblis, “bir şey” olduğunu zannetti ve kibirlendi; bu istek onu Şeytan yaptı. Kendi gücünün olabileceğini zannetti. Kendi düşüncesini, fikrini besledi, büyüttü ve bu noktaya geldi.
[2:34] Meleklere “Âdem’in önünde secdeye kapanın” dediğimizde onlar secdeye kapandılar, Şeytan hariç; o reddetti, aşırı kibirliydi ve bir inkârcıydı.
[7:11] Sizi biz yarattık, sonra size biçim verdik, daha sonra da meleklere “Âdem’in önünde secdeye kapanın” dedik. Onlar secdeye kapandılar, İblis (Şeytan) hariç; o, secde edenler arasında değildi.
Aslında rütbeyi ona veren Yüce Tanrı’ydı. Şeytan bir şey olabileceği fikrinden arınmadı ve bu düşünce kendisinin de bir tanrı olabileceği fikrine kapılmasına neden oldu. Aslında bu, her ruh için aynıdır. Bir şey olabilme arzusu her ruhta vardır ama önemli olan bundan arınmaktır. Bunu da Rabbimiz bize Kuran’da şu şekilde ifade eder:
[7:19] “Sana gelince Âdem, eşinle birlikte Cennete yerleşin ve oradan canınızın istediği gibi yiyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa günaha düşersiniz.”
[7:20] Kendilerine görünmeyen bedenlerini ortaya çıkarmak için şeytan onlara fısıldadı. Dedi ki “Rabbiniz, sırf melek olmanızı ve ebedi varoluşa erişmenizi engellemek için sizi bu ağaçtan menetti.”
Çünkü melek olmak arzusu yani bir şey olabilmek düşüncesi vardı. Bundan arınmak gerekir. Arınmadığımız sürece bu bizde ego ve kibre yol açacaktır. Kibirli olan birinin de Rabbimizin katında yerinin olmadığını biliyoruz. Bu düşünce insanı en aşağı konuma getirdi.
[95:5] Sonra onu aşağıların en aşağısına çevirdik.
Bu düşünce yeryüzünde de devam ediyor. Kişinin bir noktadan bir noktaya yükselme arzusu.
Örneğin; Bir şirket çalışanı düşünün, bir üst mevkiye çıkmak ister. Üst mevkiye çıktığı zaman bir üst mevkiye daha çıkmak ister. Bir şeyler olma hevesi sürekli bizde daha fazlasını arzu etmemizi sağlar. Müdür oldun, genel müdür olma isteği oluşturur sende; genel müdür oldun, CEO olma isteği oluşturur sende. Yani sürekli bir noktadan daha iyi bir noktaya geçmek arzusu seni ele geçirmeye çalışır ve bizim buna izin vermememiz gerekir; bundan arınmak için bir çaba içinde olmamız ve gayret göstermemiz gerekir.
Bizim için önemli olan Tanrı’nın gözünde bir şey olmaktır. Tanrı’nın hoşnut olduğu bir ruh olmak amacımız olmalıdır. Tanrı’nın gözünde önemi olmayan bir pozisyon, bizim için de yok hükmünde olmalıdır.
Tuubu ila Allah (Tövbe edelim)
2. KISIM
Elhamdülillah: TANRI’ya övgüler olsun.
Ve eşhedü en la ilahe illa ALLAH vahdehu la şerike leh: Şahitlik ediyoruz ki o tek Tanrı’dan başka tanrı yoktur, O tektir, O’nun ortağı yoktur.
Söz konusu TANRI ise;
Bir şey olabilme hevesi bir yana, geldiğimiz nokta veya olduğumuz kişiden vazgeçebilmemiz gerekir. Ancak bu şekilde arınmak mümkündür. Elde ettiğiniz servet olsun, yıllarca uğrunda çaba sarf ettiğiniz mal mülk olsun, en önemlisi geldiğiniz mevki veya konum olsun, bunu Tanrı’nın yasasına uygun şekilde değerlendirmeliyiz.
[61:10] Ey iman edenler! Sizi acı veren azaptan kurtaracak bir ticareti size haber vereyim mi?
[61:11] TANRI’ya ve elçisine iman edin ve TANRI uğrunda paranızla ve hayatlarınızla çaba sarf edin. Bu sizin için en iyi alışveriştir, bir bilseydiniz.
[61:12] Bunun karşılığında O da sizin günahlarınızı bağışlar ve sizi akan nehirleri olan bahçelere, Aden bahçelerindeki güzel köşklere kabul eder. İşte bu en büyük zaferdir.
Melekler bu düşünceden arındılar. Onlar mutlak otoritenin Sahibi, Efendisi karşısında bir şey olmadıklarının farkındaydılar.
[7:206] Rabbinin katındakiler, asla O’na tapınmayacak kadar kibirli değildirler; O’nu yüceltirler ve O’nun huzurunda secdeye kapanırlar.
Onlar kibirlerinden arınmışlardı çünkü kibrin Rabbimizin katında yeri yok ve bu düşünceyi besleyenler oradan düşüp cin oldular.
[18:50] Biz meleklere, “Âdem’in önünde secdeye kapanın” dedik. Onlar secdeye kapandılar, Şeytan hariç. O bir cin oldu, çünkü Rabbinin emrine itaatsizlik etti.* Sizin düşmanlarınız olduğu halde, Benim yerime onu ve soyunu mu rabler olarak seçeceksiniz? Ne berbat bir değiş-tokuş.
Melekler otoritenin mutlak Sahibi ve Efendisi’nin bilgisi olmadan hareket edemeyeceklerini, Tek Yaratıcı’nın, Tek Efendi’nin TANRI olduğunu biliyorlardı. Sadece onun bilgisi ile hareket edebileceklerini de biliyorlardı.
[2:32] Dediler ki “Sana yücelik olsun. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Sen Her Şeyi Bilensin, En Bilge Olansın.”
Daha önce vurguladığım gibi, Tanrı’nın değer verdiği şeye değer vermeli ve Tanrı’nın hoşnutluğu için çabalamalıyız. Eğer tırnak içinde “bir şey” olacaksak, o şey Tanrı’nın hoşnutluğu ile ancak anlamlı ve önemli olur. Ego tatmini için peşinde koşulan bu geçici dünya hayatındaki makam mevki veya buna benzer şeyler bizim için kıymetsiz olmalıdır. Egomuzdan arındıkça, bu tür şeylerin Şeytan’ın vadettiği illüzyonlar olduğunu görebiliriz inşallah.
[91:9] Başarılı olmuştur onu günahtan kurtaran.
[91:10] Başarısız olmuştur onu ihmal eden.
Geldiğimiz noktalara dikkat etmeliyiz. Doğru işler yaptığımızda “Bunu ben yaptım” mı diyoruz yoksa gizli kalmasına mı önem veriyoruz. Ücretini Rabbimizden mi bekliyoruz yoksa içimizdeki sese kulak verip övgü veya gösteriş mi bekliyoruz.
[76:1] İnsanoğlunun sözü edilecek bir şey olmadığı bir zaman diliminin olduğu bir gerçek değil midir?
Yüce Tanrı’ya Övgüler Olsun.
Ekimus salat (Namaz kılalım)
Hutbe: Yakup
Son yorumlar