
09.05.2025 – Cuma Hutbesi – Tanrı’ya Kavuşma Arzusu

Elhamdülillah (Tanrı’ya övgüler olsun)
Eşhedü en la ilahe illa Allah vahdehu la şerike leh (Tanıklık ediyoruz ki Tanrı’dan başka tanrı yoktur. O tektir, ortağı da yoktur)
Aslında kardeşlerim sonu “kavuşmak” ile biten bir yolun yolcularıyız hepimiz.
Zaten Kuran ayetleri de bu benzetmeyi desteklemez mi?
“…Birbirinizin düşmanı olarak inin aşağıya. İkametiniz ve rızkınız bir süreliğine yeryüzünde olacaktır. Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan çıkarılacaksınız…”, “…TANRI size hayat bahşetti, sonra sizi öldürür, sonra da sizi kaçınılmaz olan Diriliş Günü’ne toplayacaktır…” “…O’nadır nihai dönüşünüz…”, “…Tıpkı sizi başlattığı gibi, nihayetinde O’na döneceksiniz.”, “…Eninde sonunda Kendisine döneceğiniz TANRI’yı nasıl inkâr edebilirsiniz?” (7:24,25, 45:26, 6:60,7:29, 2:28)
Başı isyan, ortası özlem, sonu ise hüsran ya da sevinçle biten bir yolculuk bu. Her hikayede bir çatışma vardır, bizim çatışmamız da Tanrı’ya olan isyanımız ve Tanrı katından kovulmamızla ilgiliydi. Nereden kovulduk? Nereye kovulduk? Yolculuk nereye? Yolcu kim? Yolun sonunda nereye varacağız? Tüm bu sorulara verilecek bir cevabımız olması adına her gün canla başla, bilerek veya bilmeyerek verdiğimiz bu mücadele aslında bizim gerçeğimizi, gerçeklik algımızı sağlam bir temel üzerine inşa etme çabamızdan gelir.
Kendimize “Gerçekliğe karşı duyduğumuz bu derin arzunun kaynağı ne?” diye sorduğumuzda, bu arzunun kaynağının bizden daha aşkın, adil ve kusursuz bir şeye duyduğumuz özlemle ilgisi olduğunu fark ederiz. Sorularımız için bir cevap yakaladığımızı düşündüğümüz her anda, hedefimize yaklaştığımızı sansak da, onun sadece o yolda atılmış olan büyük bir adımdan ibaret olduğunu anladığımızda, yaşadığımız bu şeyin aslında sadece gerçeği anlamaya dair duyduğumuz büyük bir özlem olduğunu fark ederiz. Rabbimiz ruhumuzun derinliklerinde bir yere, kendimizden çok daha üstün bir şeyi arayıp bulmamız adına bir işaret levhası, bir ipucu yerleştirmiştir. Bu her insanın içinde var olan bir bilinçaltı ateşleyicisidir ancak çevresel faktörler, hak edilmişlik ya da eğilimlerimizin sonuçlarına göre bazı insanlarda kendini iyice belli eden bir hal alır. 7:172’de ruhumuzun en derinlerinde bir yerde bildiğimiz ve kesin bir şekilde inandığımız gerçeklik; Evrenlerin Sahibi, Yöneticisi, Efendisi olan Tek Yaratıcı’nın, Tek Kral’ın, Yüceler Yücesi’nin bizim Tanrı’mız olduğudur. Tüm yolculuğumuz bu gerçekliğe ulaşma, bunu kendimize kanıtlama çabasıyla geçer. Aslında bizi gerçeklik arayışına yönlendiren şey; Yaratıcı’yı bilme, ona yeniden kavuşma ve onunla olan bağlantımızı eskisinden de sağlam hale getirmeye olan dayanılmaz açlığımız ve ona olan özlemimizdir.
Bu nedenledir ki Tanrı’ya olan yolculuğumuz sırasında öğrendiğimiz veya keşfettiğimiz küçücük bilimsel veya ilmi bir gerçeğin ışıltısı ile birlikte hem büyük bir tatmin yaşıyor hem de bitmek bilmeyen şekilde bizden daha büyük olan bu gerçekliği anlamlandırma özlemi duyuyoruz. Özlem beraberinde duygusal bakımdan üzücü duygularla birlikte yaşamaya alışık olduğumuz bir duyguyken, bu bir türlü tatmin edemediğimiz derinlerden gelen arzumuz, söz konusu Tanrı’ya olan gerçeği arama ve anlama arzusuna dönüştüğünde yerini sevinç ve mutluluğa bırakır.
Davut’u hatırlayalım, onu ve onun kendi gerçekliğine duyduğu hasretini…
“Geyik akarsuları nasıl özlerse, canım da seni öyle özler Ey Tanrı! Canım Tanrı’ya, Yaşayan Tanrı’ya susadı.”
Nihai varış noktamıza doğru hızlı ve geri dönüşü olmayan bir şekilde ilerlerken, Rabbimizin izniyle nitelikli ve imanlı kişilerle birlikte yol arkadaşlığı yapabildiğimiz için çok şanslıyız. Bunun için tüm övgüler Tanrı’ya olsun ve gece gündüz durmadan onu yüceltelim inşallah. Ancak bunun öncesinde kendimizi arındırmak adına büyük bir adım daha atalım ve tövbe edelim.
Tuubu ila Allah.
Elhamdülillah (Tanrı’ya övgüler olsun)
Eşhedü en la ilahe illa Allah vahdehu la şerike leh (Tanıklık ediyoruz ki Tanrı’dan başka tanrı yoktur. O tektir, ortağı da yoktur)
Egomuz ve cahilliğimiz nedeniyle seçim özgürlüğünü tercih ederken, alacağımız riskin bedelinin sonsuz cehennem olacağını biliyorduk ve buna rağmen özgür irademizi teslim etmek istemedik. Peki böyle bir geçmişten geliyorken, belirlediği ahlak yasalarının çerçevesinde bize sınırlar koyan bir Tanrı’ya karşı özlem duymamızın, onu arzulamamızın sebebi nedir? Canlı bir varlık için arzuların hayatta mutlaka bir karşılığı vardır. Bu yönden değerlendirildiğinde insanların Tanrı’ya olan derin arzuları da Tanrı tarafında değer bulabildiği için karşılanabilirdir ve bu nedenle şartlar ne olursa olsun ona çekilmek isteriz. Örneğin yemek yeme ihtiyacı duyarız çünkü yemek diye bir şey vardır. Tanrı’yı bulmayı arzularız çünkü kaçınılmaz olarak Tanrı bir gerçekliktir ve sevilmeye, arayıp bulunmaya, hasret çekilmeye layık olandır. Hatta insanların ona karşı ortak koştukları putlar bile Rablerine yollar ve veslileler ararlar. Anlıyoruz ki doldurulması amaçlanmasaydı kalplerimizde ve zihinlerimizde Tanrı’ya dair bir boşluk olmazdı. Dolayısıyla Tanrı’nın aşkın olduğunu bilme arzusu ile yanan bir kişinin, yolun sonunda Sahibine döneceğini bilerek devam edeceği hayatına umut, özlem ve anlam katacak olması kaçınılmazdır.
Rabbimden hayatlarımızın Tanrısal olanla dolu olacağı bir yolculuğa dönüşmesini diliyorum.
Eqimus Salat – Namaz kılalım.
Hutbe: Gülşah
Son yorumlar